Projecilik mi? Şantiyecilik mi?
-Bu gerçekten kişiden kişiye göre değişebilecek bir kavram. Çünkü kimisi tasarım yapmaktan ve müşteri ile direkt olarak ilişkilerde bulunarak optimum çerçevede yanıtlar aramayı sever (benim gibi) , kimisi de ayağının tozu , kafasından bareti , üzerinden yeleği ve elinden telsizi eksik olsun istemez inşaatlardan inşaatlara dolaşmak ister. Karar tamamen kişiye bağlı. Her ikisi için de ciddi mimar ihtiyacı var diyebilirim. Projecilikte varılabilecek son nokta kendi ofisinin yapılanması ve şantiyecilikte de son noktanın yap-sat olduğu kanısındayım. Projecilik kavramının sadece proje geliştirmek ve ruhsat almak olmadığını da hatırlatarak görselleştirme çalışmalarını da kapsadığını belirtsem sanırım yanlış olmaz. Şantiye işinde de işin fiziksel yoruculuğu projejecilikteki kafa yorgunluğuyla hemen hemen eşdeğer ölçüde olduğu bilinmekte.
Çizim yeteneği gerekiyor mu?
-Projecilik yapsın yapmasın , bir mimarın proje konusunda kendini geliştirmesi ve belirli bir düzeyde olması gerekmektedir. Okullar malesef bu düzeyi sağlayamamakta.Bu noktada iş tamamen kişinin kendisine düşmekte bence.Programlar , yönetmelikler , insan ilişkileri ve bürokrasi gibi konular projecilikte önemli bir yer teşkil etmektedir.
Hangi okuldan mezun olunduğunun önemi var mı?
-Tabiki de yok. Ancak bazı işyerleri ilginç bir bağnazlıkla bazı bilindik okullardan mezun olunma gereksinimi arıyor!. Neden önemi yok diyorum?. Çünkü meslek aşkı, genel tasarım yeteneği, meslek vizyonu ve öğrenme tutkusu hangi okuldan mezun olunduğuyla ilgili şeyler değil. Kendini geliştirmeyle ilgili..
Tasarım yeteneği nasıl gelişir?
-Tasarım konusunda kendini geliştirmek isteyenler bence önce teknik konularda tam eksiksiz bir duruma gelmeliler. Bu mezun olur olmaz ”beni tekniker olarak kullanıyorlar!..” diyen bir mimar için oldukça uzak bir kavram. Çünkü çizdiği her bir çizgi, kendi mesleki gelişimi ve tasarım anlayışına katkı sağlayıcı bir etmen. Böyle değerlendirmesi lazım. Sonrasında edindiği tecrübeler ve çizim deneyimleri ışığında malzeme bilgisini geliştirmeli. Bu nasıl olur diye soracak olursanız da elbette uygulama denetimleri , iş takibi ve organizasyonun da aktif rol almasıyla kazanılır.En son olarak modelleme ve görselleştirme yazılımları başta olmak üzere temel çizim programlarını çok iyi düzeyde kullanabilir hale gelmekle tasarım yetisi gelişecektir.Bu saydığım üç faktör, sürdürülebilir ve ikna edebilir tasarım gücü için bir mimarda olmazsa olmaz faktörlerdir diye düşünüyorum.
Çizim programları konusunda nasıl geliştirebilirim?
-Pratikle ve araştırmakla.. İnternette yığınla blog , teknik web sitesi ve anlatım videosu / resimleri yer alıyor. İyi bir arama ile tüm sorunlara çözüm bulunup geliştirilebilir. Bu noktada sizlere bir tavsiyem olacak, o da öğrendiğiniz en ufak bilgiyi bile bir kenara not alırsanız ileride lazım olur mantığıyla bakarsınız ve kafanıza iyice yerleşir. Hem hakikaten bir gün lazım olursa da kulanabilirsiniz. Ne kadar çok çizerseniz eliniz o kadar hızlı olur ve pc-beyin-el koordinasyonunuz da o derece yüksek olur.
Mimarlık dergileri ve teknik kitaplardan vazgeçmemenin önemi nedir?
-Bu çok önemli bir konu bence. Mimarın bakış açısı ve mesleki vizyonu için çok çeşitli örnekler incelemesi gereklidir.İşte bu kaynaklar bunları temin eder.
Mimarlıkta para var mı?
-Bu soruyu mimarlık yaparak zengin olmak isteyen onlarca liseli takipçiden mail yoluyla alıyorum. Ancak bu konunun tamamen kısmet ve şans meselesi olduğunu bir kez daha hatırlatarak, bu mesleğin yüksek bir aşk ve tutku ikilisiyle beraber yapılabileceğini de belirtmeliyim. İşin sanatsı yanı sanıldığından az olsa da (yönetmelikler, bitmesi gereken işler, işin teknik çizim boyutunun tasarım boyutundan çoğu zaman piyasa şartlarında daha fazla zaman alması ve bürokrasi sebebiyle..) severek yapılmadığı zaman mesleği terk etmeye kadar varan vahim sonuçlar doğurabilmektedir.
Okul herşeyi öğretiyor mu?
-Okul herşeyi öğretmiyor. Okul sadece tek bir şey veriyor diplomayla ; ”artık öğrenebilir” belgesi.. Gerisi iş hayatında ezilip büzülerek, mahcup olarak , yanlış yaparak , zarar ettirip zarar ederek ve rezil olarak öğreniliyor. Bunlar insansı şeyler. Ayıp veya günah değil. Önemli olan bunların farkına varmak ve ona göre davranmak.. Bu gün pek çok yeni mezun veya henüz fakültedeki genç arkadaşların burun uçları bulutları bir öteye yitiyor bir beri çekiyor.. Zamanla gerçekler anlaşılıyor ama ”keşke” lafı dile eni sonu yapışıyor (hemen kızmayın bende yaşadım aynını :) ). Mimarlık gerçekten yürek gerektiren bir meslek. Bu sebeple öğretmenler fakültelerde yürekli öğrenciler yetiştirmek zorunda.. Kimisi biraz fazla kanatlanıyor ama eni sonu yorulup bir dala konuyor..